KARABAĞ’IN KIZLARININ GÖZÜNDE KARABAĞ
Karabağ Üzerine Karabağ Söyleşisi
-Sayın Adile Nezer Hanımefendi, ben bilirim ki siz Türk dünyasının bütün coğrafyasında yazdığınız edebi yazılar ve verdiğiniz konferanslar ile yakından takip ediliyorsunuz. Bize Elbistan Gündem Haber Gazetesi aracılığı ile bir kez daha kendinizden bahseder misiniz?
Kimdir Adile Nezer?
-“Ben Adile Nezerova (Adile Nezer) 1969, Nahçevan (Şerur ilçesi, Şehriyar köyü) doğumluyum.
Azerbaycan Yazarlar Birliği üyesi, filoloji üzerine Felsefe Doktoruyum. Yedi şiir kitabı olmak üzere 11 kitabın yazarıyım. Şiirlerim Rusça, Farsça, Arapca, İngilizce, Fransızca, Kazakça ve Özbekçeye çevrildi. Düzenli olarak web sitelerinde, dergilerde ve gazetelerde yayınlanmaktadır. Yurt içi ve yurt dışı bilimsel konferanslara, edebi toplantılara ve festivallere katıldım. Uluslararası Mahmud Kaşgarlı Vakfı’nın “San Yarlığı” ödülüne layık görüldüm. Şu an Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Enstitüsünde üst araştırma görevlisiyim”.
-Sayın Adile Nezer hanımefendi, Bize Karabağ neresidir? Türk tarihindeki önemi, işgal süreci, şuan ki durumu, tabi ki Nahçıvanlı olmanız ki benim için Nahçıvan’ın ayrı bir sevda olduğunu bilirsiniz. Nahçıvan da yasanılmış sinsi oyunlar, Zengezur bölgesinde ki dünyanın gözleri önünde yapılan katliamlar ve Turana uzanan kara yolunun kesilmesi sürecini, anlatır mısınız?
“-Ermenistan tarafından işgal edilen yerleşkeye bugün, Dağlık Karabağ diyoruz… Aslında ise Rusya İmparatorluğu’nun ayrımcılık politikası, çarizmin desteği ve maksatlı politikaları sonucunda Ermenilerin 1 milyondan fazlasının Sovyetler dönemin ilk yıllarından başlamış ve toplu şekilde Kuzey Azerbaycan topraklarına aktarılması son yıllara kadar devam ettirilmişti.
Aktarılan Ermeniler`in Karabağ’ın dağlık bölümünde yerleştirilmesi daha geniş bir hal almıştı. Bu, aktarılmış ermenilerin topluca bir yerde yaşamasını sağlamak amacıyla yapılıyordu ve stratejik amaçlıydı.
Uzun yıllardan beri o bölgede Rusiya tarafından Ermenilerin kültürel ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi için de kapsamlı bir ortam yaratılmıştı. Azerbaycanlıların milli kimliklerinin unutturulması için her şey yapılıyordu. Tüm bunlara rağmen, Karabağ, Azerbaycan halkının sosyo-politik ve kültürel merkezlerinden biri olarak kalmaktaydı. Rusiya hükumetinin ve onun uzantıları olan Ermenilerin tüm engel ve direnişine rağmen Karabağ Azerbaycan – Müslüman bölgesi olarak gelişti.
Böylece kökenlerinin yüzyıl öncesine (aslında birkaç yüzyıl) dayandığı Dağlık Karabağ Sorunu 1988’de, Azerbaycan’a bağlı bulunan Dağlık Karabağ Otonom Vilâyeti yerel konseyinin 110 üyesinin Ermenistan’a bağlanma yönünde karar alması ile tetiklenip 1992’de Azerbaycan ile Ermenistan’ı savaşa sürükledi.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takiben Güney Kafkasya halklarının bağımsızlık mücadelesi verdiği süreçte Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın da dâhil olduğu Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisine tekabül eden bölgeyi işgal etti. İki ülke 1994’ün ilkbaharında Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkes imzalamış olsa da sadece ateşkes anlaşması imzalandığı için savaş hâli durumu devam etmektedir.
Hankendi’nin Rus destekli Ermeni çetelerce işgal edilmesiyle başlayan Dağlık Karabağ Savaşı; 1992 yılında 25 Şubatı, 26 Şubata bağlayan gece Hocalı Katliamı ile vahşet boyutunu aldı. 1993 yılında 28 Ekim-1 Kasım tarihlerinde Ermeni Silahlı Kuvvetleri son olarak Zengilan rayonunu işgal ederek Dağlık Karabağ’ın ve 7 rayonun tamamını ele geçirmiştir.
Dağlık Karabağ bölgesi 8 Mayıs 1992’de Ermeniler tarafından işgal edildi. Aynı yıl, 18 Mayıs’ta, Dağlık Karabağ ile Ermenistan’ı ayıran Laçin bölgesi işgal edildi. Ermeni saldırıları 1993’te de devam etti ve Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Cebrayil, Gubatlı ve Zengilan gibi Dağlık Karabağı çevreleyen bölgeler de Ermenilerin eline geçti.
Şu bölgelerden en önemli olanı Laçın Koridorudur, de jure olarak Azerbaycan’ın sınırları içinde bulunan bölgede Mayıs 1992’de Karabağ Ermeni güçleri tarafından açılan Ermenistan ile de facto Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayan geçit bölgesi.
1994’te imzalanan Karabağ Savaşı’nın ateşkes anlaşması ardında Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin kontrolü altına girmiştir. Fakat resmî olarak Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Laçın Rayonu’nun bir parçasıdır.
Bu savaş tam 30 yıldır bazen kanlı savaşla, bəzen ateşkes adı altında yaşandı ve halen yaşanıyor.
Halihazırda Azerbaycan ile Ermenistan arasında statüsü uyuşmazlık konusu olan Dağlık Karabağ bölgesinde 27 Eylül’de başlayan şiddetli çatışmalar devam ediyor.
Cebrayil, Fuzuli illeri (rayon) ve onların yanı sıra önemli yükseklikler, 40-a kadar köy işgalden azat edildi. İşgal edilen köyler hale işgalde olan rayonların önemli bölgeleri sayıldığını dikkate alrsak, Dağlık Karabağın işgalinin yarı-yarıya indirildiğini söyleye biliriz.
Allah askerlerimize güç ve kuvvet versin, inşallah.
Başlangıçta da söylediğim gibi ben uzun yıllardır Bakü’de yaşasam da Nahçevan benim baba(ata) yurdum. Çocukluğum ve gençliyim orada geçti.
Nahçıvan veya resmî adıyla Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’-nin, kuzeyi ve doğusu Ermenistan ile güneyi ve batısı da İran topraklarıyla çevrilmiş olup, kuzeybatısında yer alan Türkiye ile kısa bir sınırı vardır. Bu sınır bölgesi Türkiye tarafından Dilucu olarak adlandırılmakta olup, Türkiye ile Nahçıvan’ı birbirine bağlayan yol Dilucu’nda Aras Nehri üzerine inşa edilen Hasret Köprüsü’nden geçmektedir.
Azerbaycan’a bağlı olmakla birlikte, bu ülkeyle fiziki bağlantısı olmayan Nahçıvan, Türk devletleri arasında Türkiye ile kara sınırı bulunan tek toprak parçasıdır. Türkiye ile Nahçıvan arasında 17 km’lik bir sınır bulunmaktadır. Nahçıvan şehir merkezi ile Türkiye’nin Iğdır şehri arasındaki uzaklık 160 km olup, iki şehir karayolu ile birbirlerine bağlanmıştır. İki ülke arasındaki ulaşım ve ticari ilişkiler Dilucu Sınır Kapısı’ndan gerçekleştirilmektedir.
Nahçıvan’ın statüsü, 12 Kasım 1995 tarihinde halk oylaması ile kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. bölümünde düzenlenmiştir. Buna göre; Nahçıvan içişlerinde özerk, savunma ve dış politikasında ise Azerbaycan’a bağlı bir statüye sahiptir. Yasama organı 45 üyeli Ali Meclis’ten, yürütme organı ise Bakanlar Kurulu’ndan oluşan Nahçıvan’da yargı görevi bağımsız mahkemelerde bulunmaktadır.
Nahçıvan, Türkiye’nin de taraf olduğu 1921 Moskova ve Kars Antlaşmaları uyarınca özerk statüsü devam etmek kaydıyla Azerbaycan’a bırakılmıştır. Bu çerçevede Türkiye de Nahçıvan’ın statüsünün devamında dolaylı olarak bir güvence unsuru haline gelmiş ve Nahçıvan’ın toprak bütünlüğünü kabul etmiştir.
Nahçıvan’ın İran ile Culfa ve Urumiye kentlerine yönelik iki ayrı sınır kapısı bulunmaktadır.
Sovyet döneminden kalan, Nahçıvan’ı Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a bağlayan karayolu ise, 1990’ların başlarından bu yana kullanılamamaktadır. Bu Zengezur koridorudur.
Yirminci yüzyılın başından itibaren Ermeniler, Zengezur’u ele geçirmek için harekete geçtiler ve yüzyılın sonunda bunu başarabildiler. Stratejik açıdan önemli olan Zengezur bölgesi, İran sınırında Azerbaycan’ın Güneybatısını, Ermenistan’ın güneydoğusunu kapsamaktadır. Eski Türk-Müslüman toprakları olan Zengezur bölgesinin nüfusunun etnik bileşenindeki değişim, Rus birliklerinin işgalinden sonra XIX. yüzyılın başlarında başladı. Rusya ve İran arasında Gülistan (1813) ve Türkmençay (1828) anlaşmalarının imzalanmasının ardından Ermenilerin Zengezur bölgesine toplu göç süreci başladı. Sadece İran’dan Türkmençay Antlaşması ile iskân edilen 8249 Ermeni ailesinden 1300’ü Karabağ ve Zengezur’a yerleşti, bunun sonucunda bölgedeki demografik durum ciddi değişiklikler geçirdi.
Batum Antlaşması’nın imzalanmasından bir süre sonra Ermenistan silahlı kuvvetleri, Azerbaycan’ın yerleşim bölgelerini ele geçirerek cumhuriyet alanını genişletmeye başladı. Türk ordusunun karşı saldırısı sonucu, Doğu Anadolu’dan geri çekilen Ermeni Silahlı Kuvvetleri Komutanı Andranik Ozanyan liderliğindeki on bin kişilik Ermeni Silahlı Kuvvetleri, Doğu Anadolu’dan Zengezur’a uzanan topraklarda yüzlerce Türk-Müslüman yerleşimini yok etti.
1918 yazında Nahçıvan’da 1.Kafkas Kolordusu Komutanlığı Komutanı olarak görev yapan Kazım Karabekir Paşa, Kafkasya cephesi Doğu birlikleri Grubu Komutanı Halil Paşa’ya Zengezur’u Ermeni haydutlarından kurtarmak için art arda çağrılarda bulundu, çünkü o zamanlar Ermeni ordusu darmadağın edilmişti ve Türk ordusunun Zengezur’a saldırmasını engelleyemezdi. Ancak Halil Paşa Kazım Karabekir Paşa’ya Tahran’a girmesini emretti. 1920 yılının Nisan ayında, Zengezur’un tamamen Ermenilerin işgali altında olduğu zamanda, Halil Paşa 1918’de yapılan hatayı düzeltmek ve Zengezur’u Ermeni işgalinden kurtarmak için önlemler almak amacıyla Kazım Karabekir Paşa’ya başvurdu. Kazım Karabekir Paşa cevap mektubunda fırsatın kaçırıldığını ve durumun tamamen değiştiğini yazdı. Zengezur’a küçük bir bölük gönderebileceğini ve bunun da işe yaramayacağını söyledi.
Kazım Karabekir Paşa, 15 Mayıs 1920’de Türk ordusunun liderlerinin kendi imkânları hakkında net bir şekilde düşünemediklerini ve şimdi Türkiye ile Azerbaycan arasındaki Zengezur bariyerine neden oldukları için vicdan azabı çektiklerini yazıyordu.
20 Temmuz 1921’de Ermenistan Halk Komiserleri Konseyi, Ermenistan’ın 8 kaza ve 33 ilçe ile idari bölge bölünmesini onayladı. 31 Ağustos’ta Zengezur’da yeni bir 9. kaza- Gorus şehri- merkez olmakla Zengezur kazası kuruldu. Azerbaycan da Zengezur’un (Gorus, Sisyan, Qafan ve Megri bölgeleri) batı bölgesini idari-bölge bölümünden çıkardı. Böylece Zengezur iki kısma bölündü ve batı kısmı Ermenistan ile birleştirildi.
Ermeniler, zengin cevher yataklarına sahip, Kafkasya’nın İsviçre’si olarak adlandırılan Zengezur’u ile ele geçirerek Azerbaycan ve Nahçıvan ve aynı zamanda Azerbaycan ve Türkiye arasında yapay bir engel oluşturdu. Zengezur’da Ermenilerin yaptığı katliamların ölçeği hakkında yeterli gerçekler 1-7 Eylül 1920 tarihlerinde Bakü’deki 1. Doğu Milletleri Kongresi’nde sunuldu. Ekim 1920’deki İkinci Azerbaycan Komünistleri Kongresi’nde konuşan Zengezurlu Tatyan, iki yıllık Zengezur katliamı sırasında 200 Müslüman köyün tamamen yıkıldığını itiraf etti.
18 Şubat 1929’da Güney Kafkasya Merkezi Otoritesi İcra Kurulu, Nüvedi, Ernezir ve Tuğut köylerinin Ermenistan’a devredilmesine ilişkin bir karar aldı. Sonuç olarak, şu anda “Meğri Koridoru” olarak bilinen ve yalnızca Nahçıvan ile Azerbaycan’ın geri kalanı arasındaki bağlantıyı kesmekle kalmayan, aynı zamanda Ermenistan’ın İran üzerinden erişimini sağlayan 42 km uzunluğundaki bir koridor kuruldu. Böylece Sovyet Bolşevik hükümeti Azerbaycan’ın tarihi topraklarını Ermeni SSC’ye bağışlama politikasını sürdürdü. Buradaki amaç sadece Ermenistan’ı güçlendirmek değil, aynı zamanda Türk dünyası ve Azerbaycan’la olan tüm yol bağlantılarını azaltmaktı. Bu, Çar Rusya’nın jeopolitik çıkarlar uğruna izlediği politikanın Sovyet makamları tarafından da takip edildiğinin açık bir göstergesiydi.
1988’de, Ermenistan, uluslararası destekçilerinin yardımıyla, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine toprak iddiasını ileri sürerek bir sonraki adımı attı. Sonuç olarak Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışma yeniden başladı. 1988-1991 yılları arasında Ermeniler, Azerbaycan’ı Zengezur Megri bölgesindeki yedi, Sisyan bölgesindeki 11, Kafan bölgesindeki 41 ve Gorus bölgesindeki 4 yerleşim yerlerinden sürgün ederek Azerbaycanlılara karşı etnik temizleme politikasını başlattılar.
1991-1994 yıllarında Ermenistan silahlı kuvvetleri yabancı güçlerin yardımıyla Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini ve çevresindeki 7 bölgeyi işgal etti. Böylece Zengezur’un Doğu kısmı, yani Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının bir kısmı – Laçin, Gubadlı ve Zengilan bölgeleri işgal edilmiş oldu. Bu bölgelerde, 301 Azerbaycan yerleşkesini kapsayan 3347 kilometrekarelik topraklar Ermenistan silahlı kuvvetlerinin kontrolü altına alındı ve 150.000’den fazla kişi yerinden edildi.
Ermeniler, yirminci yüzyılın başlarında Zengezur’u ele geçirmek için onlara yardımcı olan devletlerin sayesinde işgali sona erdirdi. Zengezur’un Azerbaycan’dan Ermenistan’a ayrılmasının bir sonucu olarak, Azerbaycan’ın ana kısmı Nahçivan’dan ayrıldı ve büyük Türk dünyası coğrafi olarak dağıldı. (1990 yılına kadar Nahçevandan Baküye tren yolu Zengezur, Mehri illerinden geçiyordu.. Ermenistan arazisi sayılarak.. Sovyetler Birliyinin yıkılmasıyla o yol da Nahçevanlıların yüzüne kapandı. )
-Sevgili Adile Nezer hanımefendi, bizlere verdiğiniz kıymetli bilgiler için çok teşekkür ediyor, gerek edebiyat, gerekse akademik hayatınızda başarılar diliyorum. Ayrıca Azerbaycan’da yaşayan Türk kadınlarını tanıdıkça artık daha çok inanıyorum. Her Türk kızı bir Anadolu’dur. Ve başaracağız, başarmamızın önünde hiç bir engel yoktur. Karabağ, Azerbaycan, Azerbaycan’da Türkiye’dir. İyi ki varsınız.
Sizde iyi ki varsınız hele bu günlerde bizlerin kan kardeşi olduğunu öylesine çok hissettirdiniz ki, İnsanın Karabağ’ın en yüce yerine çıkıp “Ne mutlu Türküm diyene” diye bağırası geliyor. Ayrıca sayenizde Türk dünyasında çok sayıda takipçisinin olduğunu bildiğim “Elbistan Gündem Haber” gazetesi ailesine bizlere bu fırsatı verip haklı davamızı izah etme şansı tanıdığınız için, ülkem adına teşekkür ediyorum.
Cahit GÜNAY Şair-Yazar & Gönül Elçisi